Bahis konusu olan bahisse…

TANIL BORA – Radikal

15/06/2011

Geçen hafta bir grup emekli ve faal futbolcu şikeden ceza aldı. Anlaşılan, bahis şikesi. İşte futbolcu ‘bazında’ şikenin imkân ve ihtimalleri.

Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, 11 futbolcu ve ‘futbolcu temsilcisi’ni ömür boyu, 23’ünü de 6 ay ilâ 3 yıl hak mahrumiyeti cezasına çarptırdı. Sebep: ‘Müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüs’. Halk arasında bilinen adıyla: Şike. Sözlük anlamı: Danışıklı dövüş, muvazaa.
Klasik şike, futbolcunun kendi takımının yenilmesi için ‘maça etki etme teşebbüsünde bulunması’ idi. Hatır şikesinde, futbolcu veya futbolcu grubu bunu bedelsiz yapardı, hatır için. Teşvik primi, ‘pozitif’ şikeyi gündeme getirdi: Futbolcu grubu, bedeli mukabili, bu defa kazanmak için maça etkide bulunma teşebbüsünde bulunuyordu. Hem de ne teşebbüs! Zamanımızın yaygın şikesi ise bahis şikesidir: Futbolcular, ‘katılımcısı’ oldukları maçın sonucunu bir şebeke tarafından oynanmış olan bahse uygun düşürmek için danışıklı paslar-şutlar atar, toplara danışıklı müdahalelerde bulunurlar…

Bahis uzmanı futbolcu!
İşte, PFDK, söz konusu futbolcuların bahis şikesine karıştıklarına hükmetti. Sadece komplo teorisyenleri değil bu işe eğilen gazeteciler de, yakayı ele vermeyen bahisçi profesyonellerin sayısının çok daha fazla olduğu kanısındalar.
Geçen yıl Bochum Savcılığı’nın soruşturma açtığı Alman futbolcu Thomas Cichon, profesyonel futbolcuların % 80’inin, ‘müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüs ettiğini’ değil ama düzenli bahis oynadığını ileri sürmüştü. Kendisi de yaptığı kuponlarla büyük paralar batırmıştı. Bu arada bir bahis bürosuna ‘uzman sıfatıyla tahmin yardımında’ bulunuyordu. Buna karşılık Cichon herhangi bir maçta, sözgelimi kasıtlı ‘pozisyon hatası’ yaparak, takımının gol yemesine katkıda bulunmadığına yemin ediyordu. Böyle bir şeye kastetmemiş olabilir pekâlâ. Fakat aklı bahiste olan, hele bu işe para ve paralar gömmüş bir futbolcunun en azından konsantrasyon kaybı yaşayacağından kuşkulanmaz mıyız?
Alman yazarlar futbol takımının oyuncularından öykücü Uli Hannemann, 2010 Ocak ayında 11 Freunde (11 Arkadaş) dergisinde bir kısa öykü kaleme almıştı: ‘Oyunun zayıf olsun, kazancın yüksek’. Bütün futbolcuların bahisten başının döndüğü bir maçı hikâye eder. Misal, olayları onun gözünden izlediğimiz kahramanımız ilk korneri kendi takımının alacağına bahis oynamıştır ve ilk dakikalarda gözü o korneri kazanmaktan başka bir şey görmüyordur. Bu hedefe kitlenmiş olarak tacı çabucak kullanmak istediğinde gözünün iliştiği top toplayıcı çocuğun bu maçta acaba neye bahis oynadığına aklı takılır, anlık bir tedirginlik yaşar.
İlk sarı kartı hangi takımın kaçıncı dakikada göreceği üzerine bahis oynamış olan futbolcular derhal palavradan bir kavga karambolu yaratırlar. Bizim adam, ‘küçük paralar’ diye küçümser onları. Yorumcu gözüyle, takımlar birbirlerini tartıyor görünürler. Oysa iş aslında çok daha karmaşıktır. Bütün futbolcular tek tek birbirlerini tartıyorlardır; kim neye bahis yatırmış, kim neyin peşinde, kim aslında hangi kaleye doğru oynuyor?

Herkes hesap peşinde
Futbolcular bir ara da ‘HE-IM 212’ plakalı araç sahibine seslenen stat hoparlörüne kulak kesilirler, zira ev sahibi takımın galibiyetine verilen oranın 2, 12 olduğunu öğrenirler bu anonstan. Kafadan hesaplar yapılır, hevesler bilenir. Şu da var ki, oynanan envai çeşit bahis, 22 adam arasında skora dair bir ‘büyük uzlaşmayı’ müşkül hale getiriyordur.
Kakaolu akide şekerine benzeyen bu kara mizah öyküsünde, rakip takımın stoperinin lüzumsuz ve ‘iddaasız’ bir pozisyondaki fevkalade gayretini izleyen adamımız, büyük ihtimalle sahada bahis oynamamış tek insan evladının bu stoper olduğuna kanaat getirir. ‘Eşek herif, futbol romantiğinin teki’ diye düşünür onun için.
Eski kulağı kesikler de anlatılar böyle hikâyeler: Anlaşmadan haberi olmayıp saf saf didinen bir topçuya nasıl da gülmüşlerdir kıs kıs. Lâkin hepimiz biliriz ki, şu kalleş futbol topu yuvarlak hatlarını hâlâ koruyorsa, o safların, o eşeklerin yüzü suyu hürmetinedir. ‘Anlaşma’nın, neticenin, puantajın falan hiçbirinin idrakinde olmadan, topun peşinde kendini kaybedenlerin yüzü suyu hürmetine…

Yorum yapın